Dolunayın senelik izindeki fukarâ benden üstündeki etkisi devam etti, med cezirle dolu bir gün daha bitti. Sabahtan bir görüşmesi vardı, ardından ikincisini yaptı, ardından ver elini Fındıklı çaycısı, ver elini Yerebatan Sarnıcı, Sultanahmet çaycısı, Tahtakale toptancısı, Hisar manzarası, İstinye çaycısı.
Sultanahmet Meydanı'nda bir çift göz gördü bu garip, içinde olduğu mahpushâne aracından muzdarip. Gözlerin sâhibi elleri demir parmaklıklarda, hüzünle bakıyordu cıvıl cıvıl Sultanahmet Meydanı'na. "Ne şanslıyım, özgürüm ulan!" diye haykırdı içinden, bu sürüngen benden. Atladı sonra, her akşam bir kere kalkan Boğaz motoruna, kuruldu sâhil boyunca dizilmiş yalıları izleyeceği koltuğuna.
Fukarâlığına kahredip durdu, unuttuğu anlarda beter mahpusu.
by by